- Katılım
- 20 Kas 2012
- Mesajlar
- 1
- Tepki Skoru
- 0
- Puanları
- 0
HAZIRLAYAN:GAMZE KİLYOZ
ÇOKLU ZEKA KURAMI
“Yıllardır denizi tarif ediyoruz.
Yüzmeyi bilen, gösteren yok.
Acıktıkça balık veriyoruz.
Tutmayı bilen, gösteren yok.”
Eğitime yeni bir yaklaşım getiren çoklu zeka kuramı , Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiştir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok, neler yapabileceği düşünülmelidir. Çoklu zeka kuramı da bu amaçla yeni pedagojik yöntemlerin düşünülmesi için ortaya atılmıştır. Gardner, zekayı “içinde yaşanılan toplumda faydalı bir şeyler yapabilme kapasitesi; her insanda kendine özgü bulunan yetenek ve beceriler bütünü” olarak tanımlamaktadır. Kişi bu becerisini bulunduğu ortama, mekana, zamana göre geliştirir. Her birey sahip olduğu zekalarla birlikte farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma yöntemine sahiptir. Gardner’in tanımladığı toplam sekiz temel zeka türü olmasına karşın her geçen gün yenileri de bu listeye eklenmektedir. Özellikle bu kuram ilk ortaya atıldığında yedi zeka türünden bahsediliyordu; ancak 1995’te Doğa Zekası ve 2001’den sonra da Ruhsal Zekanın da yaygın olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu çalışmada sekiz temel zeka türünden bahsedilecektir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte zekaya ilişkin görüşlerde önemli değişiklikler olmuştur. Klasik testlerin çocukların zeka ölçümünde yeterli olamayacağı, onun yerine potansiyel yeteneklerinin de ortaya çıkarılması gerektiği görüşü vardır. Gardner bireylerin aynı düşünüş tarzına sahip olmadıklarını , bu farklılıklar dikkate alınarak verilen eğitimin daha etkili olacağını belirtmiştir.Eğer bireyler farklı zeka bileşenlerini tanıyabilirlerse karşılaşacakları sorunları çözmede daha şanslı olabilirler.
Gardner’a göre çoklu zeka kuramının temelinde biyolojik ve kültürel boyutlar yer almaktadır.
Zekanın gelişmesinde avantaj ve dezavantaj yaratan çevresel etkenler vardır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
1- Kaynaklara ulaşım şansı : Aile çok fakirse çocuk keman, piyano gibi müzikal zekayı geliştirebilecek enstrümanlara ulaşamadığından bu zekanın güçlenmesi, gelişmesi zorlaşabilir.
2- Tarihsel, kültürel faktörler : Okulda matematik ve fene dayalı programlar önemseniyorsa, öğrencinin mantık, matematik zekası gelişebilir.
3- Coğrafi faktörler : Köyde yetişmiş bir çocuk apartmanda büyümüş bir çocuğa oranla bedensel zekasını daha çok geliştirebilir.
4- Ailesel faktörler : Ressam olmak isteyen bir çocuğun ailesi avukat olmasını istiyorsa çocuğun dil zekası desteklenecektir.
5- Durumsal faktörler : Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.
Buradan da görüldüğü gibi, bu etkileşimler ve bunlara bağlı olarak zekanın değişik boyutları artırılabilir. Zekanın farklı boyutları olmakla birlikte bu boyutlar birbirlerinden çok ayrı yapılar ya da özellikler değildir. Örneğin bir futbol oyuncusu bedensel zekayı koşarken, yakalarken ve vururken; uzamsal (şekil-uzay) zekayı, sahayı, diğer oyuncuların pozisyonlarını düşünürken; dil ve sosyal zekayı oyun kurallarını öğrenirken ve takım arkadaşlarıyla paylaşırken; öze dönük (kişisel) zekayı kendini değerlendirirken kullanmaktadır.
Çoklu zeka kuramında 8 çeşit zeka belirlenmiştir. Bunlar :
1- Sözel – Dil
2- Mantık – Matematiksel
3- Şekil (Görsel) – Uzay (Uzamsal; Alansal)
4- Müziksel – Ritmik
5- Bedensel – Kinestetik
6- Kişilerarası – Sosyal
7- Kişiye dönük (İçsel ; Öze dönük)
8- Doğa
SÖZEL – DİL ZEKASI
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
MEVLANA
Bu türdeki zeka, bir insanın kendi dilini, gramer yapısına, sözcük dizimine, kavram telaffuzuna ve sözcüklerin anlamına uygun olarak büyük bir ustalık ve beceri ile kullanmayı gerektirir. Sözel-dil zekasına sahip insanlar, kendi anadilleri yanında başka bir dilde de kendi düşünce ve duygularını etkili bir şekilde ifade eme kabiliyetine sahiptirler.Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci;
1- Diğer öğrencilerden daha iyi yazar.
2- Uzun hikayeler ve fıkralar anlatır.
3- İsimler, yerler ve tarihler ile ilgili iyi bir hafızaya sahiptir.
4- Sözcükleri anlamlarına uygun bir biçimde kullanır.
5- Yaşına göre iyi bir kelime haznesine sahiptir.
6- Başkalarıyla yüksek düzeyde sözel iletişime girer.
7- Tekerlemeleri, anlamsız ritimleri ve sözcük oyunlarını sever.
8- Okumayı sever.
9- Dinleme becerisi yüksektir; dinleyerek daha iyi öğrenir.
10- İyi bir hafızası vardır.
2- MANTIKSAL – MATEMATİKSEL ZEKA
HARZEMLİ
Eski çağlardan arta kalan, dünyanın matematiksel düşünce hayatını değiştirmiş, bu nedenle, bilim tarihine ismini yazdırmış, kuramlarının kullanımı günümüz bilimi içinde gelişerek süren, çok az çalışma vardır. Bu tür çalışmalardan birinin yaratıcısı, ülkemizde çok az tanıtılan Türk kökenli, Müslüman ve gerçek adından çok, takma sanı ile ünlenmiş bilim adamı : Arapça deyişle Al-Harezmi, batılıların değişi ile Al-Khowarizmi ve Türkçe deyişle Harzemli ‘dir.
Ortaçağ bilim dünyasının en önde gelen matematikçilerinden olan Harzemli, matematiğin önemli ana dallarından biri olan 'cebir' dalının kurucusu, bu konunun öğreticisi ve bu konuda kuramsal içerikli ilk yapıt veren bilim adamıdır.Harzemli, yalnızca cebir adı verilen bir hesaplama yöntemini geliştirmekle kalmamış; sayı, sayısal hesap ve sayısal problem çözümleme yönteminin de ilk kurucusu, tanıtıcısı ve öğreticisidir.
Bu tür zekaya sahip olan insanlar, mantık kurallarına ve benzerliklerine, neden-sonuç ilişkilerine ve bunlara benzer soyut işlemlere karşı çok hassas ve duyarlıdırlar. Bu kişiler kategorilere veya sınıflara ayırarak, genelleme yaparak, hesaplayarak, mantık yürüterek ve soyut ilişkiler üzerinde çalışarak iyi şekilde öğrenirler. Mantıksal – matematiksel zekası kuvvetli bir öğrenci ;
1- Olayların oluşumu ve işleyişi hakkında çok soru sorar.
2- Soyut ve kavramsal düşünebilir.
3- Bilgiler arasında bağlantılar kurar.
4- Güçlü bir muhakemesi vardır.
5- Satranç ve briç gibi oyunları oynamaktan zevk alır.
6- Matematiksel problemleri kafasında kolayca ve çabucak çözer.
7- Matematik dersini sever.
8- Matematiksel hesaplama oyunlarını ilginç bulur.
9- Mantıksal bulmacaları çözmeyi ve satranç veya dama gibi stratejik
oyunları oynamayı sever.
10-Olayları ve nesneleri kategorilere ayırmayı veya onları hiyerarşik olarak
düzenlemeyi sever.
11- Yüksek düzeyde bilişsel düşünme becerisi içeren deneylere katılmayı
sever.
12-Yaşıtlarına kıyasla soyut düşünebilme ve sebep-sonuç ilişkisi kurabilme
kabiliyetleri çok iyi gelişmiştir.
3- GÖRSEL – UZAYSAL ZEKA
Şüphesiz Atatürk’ü sadece görsel alanda ele almak yeterli olmayacaktır. Ancak o bir lider olarak , dünya liderlerinin ulaşamadığı bir vizyona sahip olduğu için görsel baskın olarak düşünülmüştür.
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet,hiçbir dogma,hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında , belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir”
Kemal Atatürk
Bu tür zeka alanı, bir bireyin objektif olarak gözlemleme veya görsel ve uzaysal fikirleri grafiksel olarak sergileme kabiliyetlerini içerir. Bu zekaya sahip olan insanlar, renge, çizgiye, şekle, biçime, uzaya ve bu olgular arasındaki ilişkilere karşı aşırı duyarlıdırlar. Bu kişiler varlıkları veya olguları görselleştirerek veya renklerle ve resimlerle çalışarak en iyi şekilde öğrenirler. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci;
1- Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları yazılı materyallerden daha
kolay okur.
2- Sanat içerikli etkinlikleri sever.
3- Arkadaşlarına oranla daha çok hayal kurar.
4- Yaşına göre yüksek düzeyde beceri gerektiren figürleri ve resimleri
çizer.
5- Filmleri, slaytları ve diğer görsel sunuları izlemeyi tercih eder.
6- Bulmaca çözmekten hoşlanır.
7- Renklere karşı çok duyarlıdır.
8- Resimli yayınlardan daha çok hoşlanır.
9- Elinde bulunan materyallere bir şeyler çizer.
10- Daha önce gittiği yerleri kolay hatırlar.
11- Yaşına göre ilginç üç boyutlu yapılar veya modeller oluşturur.
12-Okurken kelimelere oranla resimlerden daha çok öğrenir.
13-Varlıkların görsel imgelerini çok iyi çizer.
4- MÜZİKSEL – RİTMİK ZEKA
Dillerden düşmeyen şarkıların yazarı Sezen Aksu 13 Temmuz 1954'de İzmir'de doğdu. Ziraat fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak profesyonel sarkıcılığa başladı. 1970'lerin ortalarında 'Kaybolan Yıllar', 'Gölge Etme' gibi sarkılarla yıldızı parladı. Şarkılarının çoğunu kendi besteledi. Bazılarının da sözlerini yazdı. Minik Serçe
oyunculuk yeteneğiyle dikkat cektiği, 'Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra' adlı muzikallerdeki 'Sen Ağlama 'Geri Dön', 'Dağlar Dağlar' gibi şarkılarla ününü perçinledi. Sonraki 'Git' kasetiyle zirvedeki yerini aldı. Türk pop muziğinin en güçlü seslerinden Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel, Tilbe gibi bir zamanlar vokalistliğini yapmış gençleri pop muziğimize kazandırdı. Minik serçe müziksel ritmik zekanın en güçlü isimlerindendir.
Bu zeka türü ile bir kişinin bir müzik parçasındaki ritme, akustik düzene, melodiye, müzikteki iniş ve çıkışlara, müzik aletlerine ve çevreden gelen seslere olan duyarlılığı kastedilir. Bu zeka türündeki bireyler en iyi ritim, melodi ve müzikle öğrenirler. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Şarkıların melodilerini çok iyi hatırlar.
2- Güzel şarkı söyleyebilme sesine ve yeteneğine sahiptir.
3- Bir şarkının makamını, notalarını, eslerini ayırdedebilir.
4- Öğrendiği şarkıları paylaşmak ister.
5- Herhangi bir müzik aletini çok iyi çalar ya da bunun eğitimini almak ister.
6- Konuşurken veya hareket ederken elleri ve ayakları ile ritim tutar.
7- Farkına varmadan kendi kendine mırıldanır.
8- Ders çalışırken farkında olmadan masaya vurarak ritim tutar.
9- Çevresindeki seslere duyarlıdır.
10-Bir şarkı duyduğunda farkında olmadan ona eşlik eder.
11- Müzik çalan bir ortamda daha verimli çalışır.
5- BEDENSEL – KİNESTETİK ZEKA
“Naim “cep herkülü” olarak yaşattığı dünya şampiyonluklarıyla Türk halkının gönlünde yerini aldı. Film senaryolarını aşan anavatana kaçış öyküsü ve cumhurbaşkanımızın özel direktifleriyle başlayan Türkiye macerası hep umutla doluydu. Türk çocuklarına sportif başarılarıyla model olması ve bir vizyon sağlaması en büyük katkısı oldu.”
Bu tür zeka alanı, koordinasyon, denge, güç, esneklik ve hız gibi bazı fiziksel özelliklerin yanısıra, dokunsak nitelikteki bazı becerileri de içermektedir. Bu zeka türüne sahip bireyler, yaparak-yaşayarak, dokunarak ve hareket ederek en iyi şekilde öğrenirler. Bedensel – kinestetik zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Duygularını belirgin olarak vücut diliyle ifade eder.
2- El becerileri iyidir.
3- İnsanlara, canlı ve cansız varlıklara dokunmaktan hoşlanır.
4- Bir veya birden fazla sportif faaliyetlerde başarılıdır.
5- Bir yerde uzun süre kaldığında hareket etmeye, kımıldamaya ihtiyaç duyar.
6- KİŞİLERARASI – SOSYAL ZEKA
Barış Manço Türkiye`mizin yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biriydi. Sanatçı kimliğinin dışında ayni zamanda Atatürk`den sonra ki ikinci Başöğretmen`di. Üç yaşındaki hayranı Yusuf “Baranço” diye telaffuz ettiği “arkadaşım eşek”in öldüğünü duyunca “tamamda ne zaman gelecek” diyordu. Yaşlılar sakız hanımla özdeşim kurduran bu adam için göz yaşlarını esirgemiyorlardı.Barış Manço her yaş grubundan insanları cezbeden nadide sanatçılarımızdandır. Barış Manço kişilerarası ve müziksel ritmik zekanın baskın olduğu mükemmel bir sanatçıydı.
Bu zeka türü ile bir insanın diğer insanlardaki yüz ifadelerine , seslere ve mimiklere olan duyarlılığı ve diğer insanlardaki farklı özelliklerin farkına vararak onları en iyi şekilde analiz etme , yorumlama ve değerlendirme kabiliyeti kastedilir. Sosyal zekası güçlü olan bir öğrencinin bazı özellikleri şunlardır.
Arkadaşlarıyla ya da akranlarıyla sosyalleşmeyi çok sever.
Grup içerisinde doğal bir lider görünümündedir.
problemi olan arkadaşlarına her zaman yardım eder.
Dışarıda iken kendi başının çaresine bakabilir.
Başkaları ile birlikte ders çalışmayı veya oyun oynamayı çok sever.
En az iki veya üç yakın arkadaşı vardır ve onları sık sık arar.
Başkaları daima onunla birlikte olmak ister.
Başkalarına selam verir, onların hatırlarını sorar ve onları önemser.
Empati yeteneği çok iyi gelişmiştir.
Bir şeyi başkalarıyla işbirliği yaparak, onlarla paylaşarak ve öğreterek öğrenmeyi sever.
7- İÇSEL ZEKA
21 yaşında tahta oturan genç Hakan, daha ilk günlerde devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı. Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul'u fethetmek ve Hazreti Peygamber'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir." müjdesine mashar olmak istiyordu. Bu gaye ile askerî tarihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu dayanılmaz bir kudret haline getirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün muhasaraları muvaffakiyetsizliğe uğratan surları aşmak için seyyar kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan'da başlayan kuşatma, 22 Nisan'da Fatih'in donanmayı Beşiktaş'tan Haliç'e indirmesiyle çok şiddetli bir duruma girdi. 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehri alarak Ortaçağ'a son verdi.
Bu zeka alanı kişinin kendini tanıması, kendisi hakkındaki düşünce, bilgi ve becerileri ile çevresine uyum gösterme yeteneğidir. Bu zeka türü gelişmiş olan kişilerden; kendini objektif olarak değerlendirmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olması, olaylara mantıklı yaklaşması, amaçlarıyla düşüncelerinin tutarlı olması beklenir. İçsel zekaya sahip öğrencilerin bazı özellikleri şunlardır;
Bağımsızlık duygusu gelişmiştir.
Güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadır.
Bireysel çalışırken daha başarılıdır.
Amaç ve hedeflerine ilişkin iyi bir anlayışa sahiptir.
Düşünce ve davranışları arasında tutarlılık vardır.
Kendisine her zaman güvenir.
Yaşadıklarında her zaman ders alır.
8- DOĞA ZEKASI
Belgesel seyircilerinin” yakından tanıdığı dünyaca ünlü “timsah avcısı” Steve Irwin, dalış seferi sırasında bir vatoz tarafından göğsüne ölümcül darbe alıp yaşamını yitirdi. Hayatını vahşi doğaya adayan Avustralyalı “timsah avcısı” Steve Irwin, denizaltında çekim yaparken talihsiz bir kazaya kurban gitti. 44 yaşındaki Irwin, son kez kamera karşısına geçtiğinden habersiz, Büyük Mercan Kayalıklarında sualtı belgeseli çekiyordu. Steve ırwin kendini doğaya adayan ender insanlardan biridir.
Bu zeka alanı, doğayı ve doğada bulunan bitki, hayvan ve diğer varlıkları inceleme, gözlemleme ve bunlara ilgi duyma becerisidir. Bu zeka alanına sahip olan kişiler; çevreye karşı çok duyarlı, çevresindeki hayvan ve bitkilere çok meraklıdır. Doğacı zekaya sahip öğrencilerin bazı özellikleri şunlardır;
Doğa olaylarına çok meraklıdır.
Bitki yetiştirmeyi çok sever. Sınıftaki çiçeklerin bakımını üstlenir.
Doğa ve hayvanlarla ilgili konuları iliyle takip eder.
Mevsimleri ve iklim olaylarını yakından takip eder.
Doğa ve hayvanlar ilgili belgeselleri izler.
Çevreye karşı duyarlıdır.
Toprakla oynamayı sever.
ÇOKLU ZEKA KURAMI
“Yıllardır denizi tarif ediyoruz.
Yüzmeyi bilen, gösteren yok.
Acıktıkça balık veriyoruz.
Tutmayı bilen, gösteren yok.”
Eğitime yeni bir yaklaşım getiren çoklu zeka kuramı , Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiştir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok, neler yapabileceği düşünülmelidir. Çoklu zeka kuramı da bu amaçla yeni pedagojik yöntemlerin düşünülmesi için ortaya atılmıştır. Gardner, zekayı “içinde yaşanılan toplumda faydalı bir şeyler yapabilme kapasitesi; her insanda kendine özgü bulunan yetenek ve beceriler bütünü” olarak tanımlamaktadır. Kişi bu becerisini bulunduğu ortama, mekana, zamana göre geliştirir. Her birey sahip olduğu zekalarla birlikte farklı bir öğrenme, problem çözme ve iletişim kurma yöntemine sahiptir. Gardner’in tanımladığı toplam sekiz temel zeka türü olmasına karşın her geçen gün yenileri de bu listeye eklenmektedir. Özellikle bu kuram ilk ortaya atıldığında yedi zeka türünden bahsediliyordu; ancak 1995’te Doğa Zekası ve 2001’den sonra da Ruhsal Zekanın da yaygın olarak kullanıldığını görmekteyiz. Bu çalışmada sekiz temel zeka türünden bahsedilecektir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte zekaya ilişkin görüşlerde önemli değişiklikler olmuştur. Klasik testlerin çocukların zeka ölçümünde yeterli olamayacağı, onun yerine potansiyel yeteneklerinin de ortaya çıkarılması gerektiği görüşü vardır. Gardner bireylerin aynı düşünüş tarzına sahip olmadıklarını , bu farklılıklar dikkate alınarak verilen eğitimin daha etkili olacağını belirtmiştir.Eğer bireyler farklı zeka bileşenlerini tanıyabilirlerse karşılaşacakları sorunları çözmede daha şanslı olabilirler.
Gardner’a göre çoklu zeka kuramının temelinde biyolojik ve kültürel boyutlar yer almaktadır.
Zekanın gelişmesinde avantaj ve dezavantaj yaratan çevresel etkenler vardır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
1- Kaynaklara ulaşım şansı : Aile çok fakirse çocuk keman, piyano gibi müzikal zekayı geliştirebilecek enstrümanlara ulaşamadığından bu zekanın güçlenmesi, gelişmesi zorlaşabilir.
2- Tarihsel, kültürel faktörler : Okulda matematik ve fene dayalı programlar önemseniyorsa, öğrencinin mantık, matematik zekası gelişebilir.
3- Coğrafi faktörler : Köyde yetişmiş bir çocuk apartmanda büyümüş bir çocuğa oranla bedensel zekasını daha çok geliştirebilir.
4- Ailesel faktörler : Ressam olmak isteyen bir çocuğun ailesi avukat olmasını istiyorsa çocuğun dil zekası desteklenecektir.
5- Durumsal faktörler : Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.
Buradan da görüldüğü gibi, bu etkileşimler ve bunlara bağlı olarak zekanın değişik boyutları artırılabilir. Zekanın farklı boyutları olmakla birlikte bu boyutlar birbirlerinden çok ayrı yapılar ya da özellikler değildir. Örneğin bir futbol oyuncusu bedensel zekayı koşarken, yakalarken ve vururken; uzamsal (şekil-uzay) zekayı, sahayı, diğer oyuncuların pozisyonlarını düşünürken; dil ve sosyal zekayı oyun kurallarını öğrenirken ve takım arkadaşlarıyla paylaşırken; öze dönük (kişisel) zekayı kendini değerlendirirken kullanmaktadır.
Çoklu zeka kuramında 8 çeşit zeka belirlenmiştir. Bunlar :
1- Sözel – Dil
2- Mantık – Matematiksel
3- Şekil (Görsel) – Uzay (Uzamsal; Alansal)
4- Müziksel – Ritmik
5- Bedensel – Kinestetik
6- Kişilerarası – Sosyal
7- Kişiye dönük (İçsel ; Öze dönük)
8- Doğa
SÖZEL – DİL ZEKASI
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım
MEVLANA
Bu türdeki zeka, bir insanın kendi dilini, gramer yapısına, sözcük dizimine, kavram telaffuzuna ve sözcüklerin anlamına uygun olarak büyük bir ustalık ve beceri ile kullanmayı gerektirir. Sözel-dil zekasına sahip insanlar, kendi anadilleri yanında başka bir dilde de kendi düşünce ve duygularını etkili bir şekilde ifade eme kabiliyetine sahiptirler.Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci;
1- Diğer öğrencilerden daha iyi yazar.
2- Uzun hikayeler ve fıkralar anlatır.
3- İsimler, yerler ve tarihler ile ilgili iyi bir hafızaya sahiptir.
4- Sözcükleri anlamlarına uygun bir biçimde kullanır.
5- Yaşına göre iyi bir kelime haznesine sahiptir.
6- Başkalarıyla yüksek düzeyde sözel iletişime girer.
7- Tekerlemeleri, anlamsız ritimleri ve sözcük oyunlarını sever.
8- Okumayı sever.
9- Dinleme becerisi yüksektir; dinleyerek daha iyi öğrenir.
10- İyi bir hafızası vardır.
2- MANTIKSAL – MATEMATİKSEL ZEKA
HARZEMLİ
Eski çağlardan arta kalan, dünyanın matematiksel düşünce hayatını değiştirmiş, bu nedenle, bilim tarihine ismini yazdırmış, kuramlarının kullanımı günümüz bilimi içinde gelişerek süren, çok az çalışma vardır. Bu tür çalışmalardan birinin yaratıcısı, ülkemizde çok az tanıtılan Türk kökenli, Müslüman ve gerçek adından çok, takma sanı ile ünlenmiş bilim adamı : Arapça deyişle Al-Harezmi, batılıların değişi ile Al-Khowarizmi ve Türkçe deyişle Harzemli ‘dir.
Ortaçağ bilim dünyasının en önde gelen matematikçilerinden olan Harzemli, matematiğin önemli ana dallarından biri olan 'cebir' dalının kurucusu, bu konunun öğreticisi ve bu konuda kuramsal içerikli ilk yapıt veren bilim adamıdır.Harzemli, yalnızca cebir adı verilen bir hesaplama yöntemini geliştirmekle kalmamış; sayı, sayısal hesap ve sayısal problem çözümleme yönteminin de ilk kurucusu, tanıtıcısı ve öğreticisidir.
Bu tür zekaya sahip olan insanlar, mantık kurallarına ve benzerliklerine, neden-sonuç ilişkilerine ve bunlara benzer soyut işlemlere karşı çok hassas ve duyarlıdırlar. Bu kişiler kategorilere veya sınıflara ayırarak, genelleme yaparak, hesaplayarak, mantık yürüterek ve soyut ilişkiler üzerinde çalışarak iyi şekilde öğrenirler. Mantıksal – matematiksel zekası kuvvetli bir öğrenci ;
1- Olayların oluşumu ve işleyişi hakkında çok soru sorar.
2- Soyut ve kavramsal düşünebilir.
3- Bilgiler arasında bağlantılar kurar.
4- Güçlü bir muhakemesi vardır.
5- Satranç ve briç gibi oyunları oynamaktan zevk alır.
6- Matematiksel problemleri kafasında kolayca ve çabucak çözer.
7- Matematik dersini sever.
8- Matematiksel hesaplama oyunlarını ilginç bulur.
9- Mantıksal bulmacaları çözmeyi ve satranç veya dama gibi stratejik
oyunları oynamayı sever.
10-Olayları ve nesneleri kategorilere ayırmayı veya onları hiyerarşik olarak
düzenlemeyi sever.
11- Yüksek düzeyde bilişsel düşünme becerisi içeren deneylere katılmayı
sever.
12-Yaşıtlarına kıyasla soyut düşünebilme ve sebep-sonuç ilişkisi kurabilme
kabiliyetleri çok iyi gelişmiştir.
3- GÖRSEL – UZAYSAL ZEKA
Şüphesiz Atatürk’ü sadece görsel alanda ele almak yeterli olmayacaktır. Ancak o bir lider olarak , dünya liderlerinin ulaşamadığı bir vizyona sahip olduğu için görsel baskın olarak düşünülmüştür.
“Ben manevi miras olarak hiçbir ayet,hiçbir dogma,hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında , belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir”
Kemal Atatürk
Bu tür zeka alanı, bir bireyin objektif olarak gözlemleme veya görsel ve uzaysal fikirleri grafiksel olarak sergileme kabiliyetlerini içerir. Bu zekaya sahip olan insanlar, renge, çizgiye, şekle, biçime, uzaya ve bu olgular arasındaki ilişkilere karşı aşırı duyarlıdırlar. Bu kişiler varlıkları veya olguları görselleştirerek veya renklerle ve resimlerle çalışarak en iyi şekilde öğrenirler. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci;
1- Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları yazılı materyallerden daha
kolay okur.
2- Sanat içerikli etkinlikleri sever.
3- Arkadaşlarına oranla daha çok hayal kurar.
4- Yaşına göre yüksek düzeyde beceri gerektiren figürleri ve resimleri
çizer.
5- Filmleri, slaytları ve diğer görsel sunuları izlemeyi tercih eder.
6- Bulmaca çözmekten hoşlanır.
7- Renklere karşı çok duyarlıdır.
8- Resimli yayınlardan daha çok hoşlanır.
9- Elinde bulunan materyallere bir şeyler çizer.
10- Daha önce gittiği yerleri kolay hatırlar.
11- Yaşına göre ilginç üç boyutlu yapılar veya modeller oluşturur.
12-Okurken kelimelere oranla resimlerden daha çok öğrenir.
13-Varlıkların görsel imgelerini çok iyi çizer.
4- MÜZİKSEL – RİTMİK ZEKA
Dillerden düşmeyen şarkıların yazarı Sezen Aksu 13 Temmuz 1954'de İzmir'de doğdu. Ziraat fakültesindeki öğrenimini yarıda bırakarak profesyonel sarkıcılığa başladı. 1970'lerin ortalarında 'Kaybolan Yıllar', 'Gölge Etme' gibi sarkılarla yıldızı parladı. Şarkılarının çoğunu kendi besteledi. Bazılarının da sözlerini yazdı. Minik Serçe
oyunculuk yeteneğiyle dikkat cektiği, 'Bin Yıl Önce Bin Yıl Sonra' adlı muzikallerdeki 'Sen Ağlama 'Geri Dön', 'Dağlar Dağlar' gibi şarkılarla ününü perçinledi. Sonraki 'Git' kasetiyle zirvedeki yerini aldı. Türk pop muziğinin en güçlü seslerinden Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel, Tilbe gibi bir zamanlar vokalistliğini yapmış gençleri pop muziğimize kazandırdı. Minik serçe müziksel ritmik zekanın en güçlü isimlerindendir.
Bu zeka türü ile bir kişinin bir müzik parçasındaki ritme, akustik düzene, melodiye, müzikteki iniş ve çıkışlara, müzik aletlerine ve çevreden gelen seslere olan duyarlılığı kastedilir. Bu zeka türündeki bireyler en iyi ritim, melodi ve müzikle öğrenirler. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Şarkıların melodilerini çok iyi hatırlar.
2- Güzel şarkı söyleyebilme sesine ve yeteneğine sahiptir.
3- Bir şarkının makamını, notalarını, eslerini ayırdedebilir.
4- Öğrendiği şarkıları paylaşmak ister.
5- Herhangi bir müzik aletini çok iyi çalar ya da bunun eğitimini almak ister.
6- Konuşurken veya hareket ederken elleri ve ayakları ile ritim tutar.
7- Farkına varmadan kendi kendine mırıldanır.
8- Ders çalışırken farkında olmadan masaya vurarak ritim tutar.
9- Çevresindeki seslere duyarlıdır.
10-Bir şarkı duyduğunda farkında olmadan ona eşlik eder.
11- Müzik çalan bir ortamda daha verimli çalışır.
5- BEDENSEL – KİNESTETİK ZEKA
“Naim “cep herkülü” olarak yaşattığı dünya şampiyonluklarıyla Türk halkının gönlünde yerini aldı. Film senaryolarını aşan anavatana kaçış öyküsü ve cumhurbaşkanımızın özel direktifleriyle başlayan Türkiye macerası hep umutla doluydu. Türk çocuklarına sportif başarılarıyla model olması ve bir vizyon sağlaması en büyük katkısı oldu.”
Bu tür zeka alanı, koordinasyon, denge, güç, esneklik ve hız gibi bazı fiziksel özelliklerin yanısıra, dokunsak nitelikteki bazı becerileri de içermektedir. Bu zeka türüne sahip bireyler, yaparak-yaşayarak, dokunarak ve hareket ederek en iyi şekilde öğrenirler. Bedensel – kinestetik zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Duygularını belirgin olarak vücut diliyle ifade eder.
2- El becerileri iyidir.
3- İnsanlara, canlı ve cansız varlıklara dokunmaktan hoşlanır.
4- Bir veya birden fazla sportif faaliyetlerde başarılıdır.
5- Bir yerde uzun süre kaldığında hareket etmeye, kımıldamaya ihtiyaç duyar.
6- KİŞİLERARASI – SOSYAL ZEKA
Barış Manço Türkiye`mizin yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biriydi. Sanatçı kimliğinin dışında ayni zamanda Atatürk`den sonra ki ikinci Başöğretmen`di. Üç yaşındaki hayranı Yusuf “Baranço” diye telaffuz ettiği “arkadaşım eşek”in öldüğünü duyunca “tamamda ne zaman gelecek” diyordu. Yaşlılar sakız hanımla özdeşim kurduran bu adam için göz yaşlarını esirgemiyorlardı.Barış Manço her yaş grubundan insanları cezbeden nadide sanatçılarımızdandır. Barış Manço kişilerarası ve müziksel ritmik zekanın baskın olduğu mükemmel bir sanatçıydı.
Bu zeka türü ile bir insanın diğer insanlardaki yüz ifadelerine , seslere ve mimiklere olan duyarlılığı ve diğer insanlardaki farklı özelliklerin farkına vararak onları en iyi şekilde analiz etme , yorumlama ve değerlendirme kabiliyeti kastedilir. Sosyal zekası güçlü olan bir öğrencinin bazı özellikleri şunlardır.
Arkadaşlarıyla ya da akranlarıyla sosyalleşmeyi çok sever.
Grup içerisinde doğal bir lider görünümündedir.
problemi olan arkadaşlarına her zaman yardım eder.
Dışarıda iken kendi başının çaresine bakabilir.
Başkaları ile birlikte ders çalışmayı veya oyun oynamayı çok sever.
En az iki veya üç yakın arkadaşı vardır ve onları sık sık arar.
Başkaları daima onunla birlikte olmak ister.
Başkalarına selam verir, onların hatırlarını sorar ve onları önemser.
Empati yeteneği çok iyi gelişmiştir.
Bir şeyi başkalarıyla işbirliği yaparak, onlarla paylaşarak ve öğreterek öğrenmeyi sever.
7- İÇSEL ZEKA
21 yaşında tahta oturan genç Hakan, daha ilk günlerde devleti ve ordusunu daha büyük hamleler yapacak bir kudrete ulaştırdı. Şehzadeliğinden beri bir an önce İstanbul'u fethetmek ve Hazreti Peygamber'in "Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerdir." müjdesine mashar olmak istiyordu. Bu gaye ile askerî tarihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplar ile ordusunu dayanılmaz bir kudret haline getirdi. Ayrıca 1000 yıllık tarihi boyunca bütün muhasaraları muvaffakiyetsizliğe uğratan surları aşmak için seyyar kuleler kurdu. Nihayet 6 Nisan'da başlayan kuşatma, 22 Nisan'da Fatih'in donanmayı Beşiktaş'tan Haliç'e indirmesiyle çok şiddetli bir duruma girdi. 29 Mayıs 1453'te yapılan son taarruzla şehri alarak Ortaçağ'a son verdi.
Bu zeka alanı kişinin kendini tanıması, kendisi hakkındaki düşünce, bilgi ve becerileri ile çevresine uyum gösterme yeteneğidir. Bu zeka türü gelişmiş olan kişilerden; kendini objektif olarak değerlendirmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin farkında olması, olaylara mantıklı yaklaşması, amaçlarıyla düşüncelerinin tutarlı olması beklenir. İçsel zekaya sahip öğrencilerin bazı özellikleri şunlardır;
Bağımsızlık duygusu gelişmiştir.
Güçlü ve zayıf yönlerinin farkındadır.
Bireysel çalışırken daha başarılıdır.
Amaç ve hedeflerine ilişkin iyi bir anlayışa sahiptir.
Düşünce ve davranışları arasında tutarlılık vardır.
Kendisine her zaman güvenir.
Yaşadıklarında her zaman ders alır.
8- DOĞA ZEKASI
Belgesel seyircilerinin” yakından tanıdığı dünyaca ünlü “timsah avcısı” Steve Irwin, dalış seferi sırasında bir vatoz tarafından göğsüne ölümcül darbe alıp yaşamını yitirdi. Hayatını vahşi doğaya adayan Avustralyalı “timsah avcısı” Steve Irwin, denizaltında çekim yaparken talihsiz bir kazaya kurban gitti. 44 yaşındaki Irwin, son kez kamera karşısına geçtiğinden habersiz, Büyük Mercan Kayalıklarında sualtı belgeseli çekiyordu. Steve ırwin kendini doğaya adayan ender insanlardan biridir.
Bu zeka alanı, doğayı ve doğada bulunan bitki, hayvan ve diğer varlıkları inceleme, gözlemleme ve bunlara ilgi duyma becerisidir. Bu zeka alanına sahip olan kişiler; çevreye karşı çok duyarlı, çevresindeki hayvan ve bitkilere çok meraklıdır. Doğacı zekaya sahip öğrencilerin bazı özellikleri şunlardır;
Doğa olaylarına çok meraklıdır.
Bitki yetiştirmeyi çok sever. Sınıftaki çiçeklerin bakımını üstlenir.
Doğa ve hayvanlarla ilgili konuları iliyle takip eder.
Mevsimleri ve iklim olaylarını yakından takip eder.
Doğa ve hayvanlar ilgili belgeselleri izler.
Çevreye karşı duyarlıdır.
Toprakla oynamayı sever.