Kırılmış ya da ayrılmış kalpler bilir zamanın ne kadar ağır geçtiğini. İkiyken bir olmanın zorluğun alışırken yeniden İki olmanın acısına katlanmaya çalışırlar.
Karın ağrıları, yürek burkulmaları takip eder birbirini. İç titremeleri, sızılar. Sokağa bile çıkamazsın. Gördüğün her şey sana onu hatırlatır. Sadece sen ayrılmışsındır geri kalan her şey devamlılığını sürdürür ve sen buna ayak uydurmaya zorlanırsın.
Akan hayata karışmaya mecbursundur. Nasıl bir iç güdüsü ise bu, bir başkasını her şeyin üzerinde sevmeye itiyor bizi.
Sonbaharın eş değeri ayrılık. Bana hep sonbaharı anımsatır. Üzerinde bir kazak, elinde bir fincan kahve, yanında bir kitap, burun sızlatan anılar, izlenen bir film. Açılmayan telefonlar. Görülmek istemeyen dostlar. Ayrılık tablosunun vazgeçilmez ögeleridir benim için.
Kırmak, isteyerek birini üzmek, yaralamak, onu varlığını yok saymak. Kırmak onun beklentilerine cevap vermemek. Onun isteklerine bir zamanlar verdiğin gibi cevap vermemek. Eskiden tahammül edilebilirken şimdi tahammül sınırının dışında olmak.
Birini kırmamak için pek çok kez kendini kırmış, yıkıp geçmiş biri olarak. Kırılmış olmanın çok acıklı bir şey olduğuna karar verdim. Birini kırdığımı farkettiğimde yaşadığım yoğun paniği, yoğun sancıları düşündüğümde kırmanın da kendi içinde bir gücü barındırdığını hissettim. Çünkü ancak bir körlük yaptırabilir bunu. Ancak duyguları körelmiş biri kırabilir hunharce birini. Üzerine basıp geçip gidebileceğin bir kaldırım taşı değildir insan.
İncelikler yüzünden böyle şeffaf kalpler taşıyoruzz. Narin bir yapısı var ve bu yüzden en ufak esintide sarsılıyor köklerimiz. Böyle durumlarda en tehlikeli olanı kırıla kırıla kırmayı öğrenmemiz. Gözümüzün dönmesi .Yeter be deyip, acımasızca saldırıya geçmesidir.
Bir zamanlar kırılmış ya da ayrılmış biri olarak bu durumun düzelebileceğini biliyorum, yaşadım.
Kırılmamak için ya da kırmamak ya da ayrılıklar sonurası kendini toparlamak ne istediğini bilmek gerekir. Ne beklediğini ya da ne istediğini bilen kişi kolay kolay kırılmayacaktır.
Ben bunu bilir bunu söylerim...
__________________
HALEN?N HARES?
Karın ağrıları, yürek burkulmaları takip eder birbirini. İç titremeleri, sızılar. Sokağa bile çıkamazsın. Gördüğün her şey sana onu hatırlatır. Sadece sen ayrılmışsındır geri kalan her şey devamlılığını sürdürür ve sen buna ayak uydurmaya zorlanırsın.
Akan hayata karışmaya mecbursundur. Nasıl bir iç güdüsü ise bu, bir başkasını her şeyin üzerinde sevmeye itiyor bizi.
Sonbaharın eş değeri ayrılık. Bana hep sonbaharı anımsatır. Üzerinde bir kazak, elinde bir fincan kahve, yanında bir kitap, burun sızlatan anılar, izlenen bir film. Açılmayan telefonlar. Görülmek istemeyen dostlar. Ayrılık tablosunun vazgeçilmez ögeleridir benim için.
Kırmak, isteyerek birini üzmek, yaralamak, onu varlığını yok saymak. Kırmak onun beklentilerine cevap vermemek. Onun isteklerine bir zamanlar verdiğin gibi cevap vermemek. Eskiden tahammül edilebilirken şimdi tahammül sınırının dışında olmak.
Birini kırmamak için pek çok kez kendini kırmış, yıkıp geçmiş biri olarak. Kırılmış olmanın çok acıklı bir şey olduğuna karar verdim. Birini kırdığımı farkettiğimde yaşadığım yoğun paniği, yoğun sancıları düşündüğümde kırmanın da kendi içinde bir gücü barındırdığını hissettim. Çünkü ancak bir körlük yaptırabilir bunu. Ancak duyguları körelmiş biri kırabilir hunharce birini. Üzerine basıp geçip gidebileceğin bir kaldırım taşı değildir insan.
İncelikler yüzünden böyle şeffaf kalpler taşıyoruzz. Narin bir yapısı var ve bu yüzden en ufak esintide sarsılıyor köklerimiz. Böyle durumlarda en tehlikeli olanı kırıla kırıla kırmayı öğrenmemiz. Gözümüzün dönmesi .Yeter be deyip, acımasızca saldırıya geçmesidir.
Bir zamanlar kırılmış ya da ayrılmış biri olarak bu durumun düzelebileceğini biliyorum, yaşadım.
Kırılmamak için ya da kırmamak ya da ayrılıklar sonurası kendini toparlamak ne istediğini bilmek gerekir. Ne beklediğini ya da ne istediğini bilen kişi kolay kolay kırılmayacaktır.
Ben bunu bilir bunu söylerim...
__________________
HALEN?N HARES?